Güldali Forum Ana Sayfa Güldali
Ebru; Renk ve Işığın Sudaki Dansı
 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Ebru (Nazan Bekiroglu)

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    Güldali Forum Ana Sayfa -> Ebru Nedir
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Yagmur
Site Admin
Site Admin


Kayıt: 08 Şub 2009
Mesajlar: 87

MesajTarih: Pts Şub 09, 2009 6:19 pm    Mesaj konusu: Ebru (Nazan Bekiroglu) Alıntıyla Cevap Gönder

Ebru. Su üzerine nakış atmanın sırrı. Kendi gibi tarihçesi de suya yazılmış olmalı ki adi, menşei tam olarak çözülmüyor.

Ebr Farsça bir sözcük, bulut. Ebri bulutumsu. Ebru suyun üzerindeki bulutun mütevazi öyküsü. Ya da sevgilinin kaşındaki harikulade kavs. Buluttan yola çıkıp sevgilinin kaşına varan bir yolculuk. Su üzerinde..

Suya atılan nakış arkasındaki hayattan bağımsız yorumlamanın imkanı yok. O da hat gibi, minyatür gibi, çini, tezhip, nakış gibi soluduğu havanın eseri. Onu da her harfı bekleyen meleklerin beklediği muhakkak. “Aşk estetiği”.

Ebru Aşk, ebruzene göre. Niye?! Suya "düştüğünden" mi?! Her Aşk gibi o da daha yüksek bir alemden “indiğinden” mi?! Yüceliğini bu iniş grameriyle gösterdiğinden ve indiği kalbi geldiği yüceye çektiğinden mi?!

Peki ebru suya neden düşüyor?! Ebruzenin yüreğinden?! Ebruzenin yüreğine nereden?! Sonu yok. Ism-i vahid.

Ebru sır, “hadise can ile canan arasında”. Erbabı, Özbek şeyhi Hezarfen Edhem Efendi, “ebru sihir gibidir”, demiştir ya, simyası vardır. Tüm kainati ve tüm oluşumu özetler ebru. Değilmi ki suya atılan renklere ve biçimlere müdahele bir noktadan sonra imkansızlaşır. Suyun bereketli kucağına düşen bir damla, her şey o damladan olur ebruda. O tek damla sonsuzluğa doğru genişler ve bir noktadan sonra ebru kendi başına buyruktur. Bu yüzden değil mi ki icra ettiği sanatın, arkadaki hayatla irtibatını sorgulayan, bir başka deyişle onun felsefesini yapmayı ihmal etmeyen ebruzen su üzerinde irade-i cüz'i ile irade'i külli arasındaki rabıtayı hayranlıkla temaşa eder. Diğer sanatlara göre iyice daralmış bir irade'i cüz'iyye alanı ve ehli olmayanın ebruda tesadüf dediği şey: Irade'i külliye. Tavafukat-ı ilahiyye.

Dünya, su üzerinde yazı.. Sonra?! Asıl yazı, kalıcı yazı. Ebrunun felsefesi, “Dur geçme ne kadar güzelsin” anı.

Ve bir rüya ebru. Rüya gibi, birbirinin tamamen aynı olan iki ebru yoktur çünkü. Her ebru tektir. Biriciktir. Yeganedir. Tekrarı, çoğaltılması muhal farz. Bu yanıyla da icra ettiği sanatın tek defalık, bir kereye mahsusluk, yenidenlik vasfına alışkın Müslüman sanatçının özetini verir teknesi karşısında huşu içindeki ebruzen. Öyle olmasaydı Hasan Akay, her birini Aşk'la okşadığı ebruları “birer defaya mahsus olarak” kendisine armağan eden suda şu mısralaraı okuyabilir miydi?!

Içinde sonsuzun nuru yandıkça
Açılır karanlığın baht-ı siyahı (Serpmeli Battal Ebru)

Bütün geleneksel sanatlarda olduğu gibi, ebruzen de suyun üzerine imzasını atmıyor. Suyun derinliğinde tek bir an'ın daimiliği. Mülk-i mutlak.

Ebru mütevazi, cünkü hattın, nakşın, cildin, tezhibin refakatçisi. Onlar olmaksızın ebrunun anlamı yok. Sessiz çığlık. Suskun çiçek. Alkış hattın. Alkış nakşın. Alkış tezhibin. Ebru sussun. Ebru kendini suya versin. Bağımsız ülke değil çünkü. Ebru bir çerçeve. Hayal koyucu. Sınır yolcusu. Ama ebru ihata edici. Hattı tamamlayıcı, nakşı bütünleyici. Bir Hamid-i Amidi hattının paspartusunda ebru mavi hale. Eflatun seyyale.

Sanatın seyirlik değil de hayatın içinden ve mutlak gerçek olduğu yerde bu bütünleyicilik ne kadar anlamlı. Hiçbir şey kendisi için değil. .. Kırmızısı gülbahar, laciverdi çivit, siyahi is, ebrunun. Suyu yağmur, fırçası GüL dalı. Tekne açar ebruzen, ebruya başlar. Tekne kapar ebruzen, ebruyu tamamlar.

Ebru. Mülevven ve seyyal. Ve nazlı, çok nazlı. Dokunsanız yok olacak, bütün denge bozulacak. Bir titreyiş, bir ürperti suyun üzerinde. Ihmal, tehir, iptal yok lugatında. Tekne önünde diz çökmezse sudan bir şey çıkaramayacak ebruzen. Ve bir kez olsun tekne önünde diz çökenin, ebrunun cazibesinden kurtulma şansı yok. Ebru çünkü “su çiçeği” , alev ateş! Kendi geçse izleri kalacak suyun “yüzünde”. Abı-ru. Ve su, çeker daima. Derin su sarhoşluğu. Değilmi ki bir teknede tutulmuş su bütün suların derinliğine mukabil ehadiyet vasfını tecelli ettiriyor.

Peki suyun neresindeyiz?! Mevlana “su nakış tutmaz diyen buraya gelsin”, diyor. Ebru ile tanışmış mıydı?! Sanat tarihçisi ebrunun tarihçesi ile Mevlana'nın yaşadığı dönemin verilerini karşılaştıradursun, su üzerine nakış, ebrudan başka nedir ki?!

©Nazan Bekiroglu
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder E-posta gönder
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    Güldali Forum Ana Sayfa -> Ebru Nedir Tüm zamanlar GMT +2 Saat
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com

Free Web Hosting | File Hosting | Photo Gallery | Matrimonial


Powered by PhpBB.BizHat.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com